PROBİYOTİK KULLANIMIYLA İLGİLİ EN GÜNCEL ÖNERİLER
PROBİYOTİK
KULLANIM ŞEKİLLERİ NELERDİR?
PROBİYOTİKLERİ DOĞRU ŞEKİLDE KULLANIYOR MUYUZ?
PROBİYOTİKLERİN HANGİ HASTALIKLARDA KULLANIMI BİLİMSEL ÇALIŞMALARLA
DESTEKLENİYOR?
Her bireyin bağırsak florasında belirli bir
sayıda probiyotik bakteriler bulunurken; günlük yaşantımızda kullandığımız
antibiyotikler, dengesiz beslenmek, aşırı alkol tüketmek, geçirdiğimiz
hastalıklar ve ameliyatlar hatta gün içerisindeki stresli anlarımız bile
bağırsak floramızdaki bakterilerin sayısında azalmaya sebep olmaktadır. Durum
öyle olunca, günlük yaşantımızda probiyotik ürün takviyesi kullanımına
gereksinim doğmaktadır.
Peki probiyotiklerin vücudumuza sağladıkları
nelerdir?
Probiyotik bakterilerin vücudun
bağılıklık sistemini güçlendirdiği, kilo verimine yardımcı olduğu, diyabeti
önlediği, insulin direncini düşürdüğü, sosyal anksiyeteyi azalttığı, kanser riskini
azalttığı hatta alerjiler üzerine bile etkisi olduğu yapılan araştırmalarla
ortaya konmuştur. Bunların yanında probiyotikler, folik asit, B
grubu vitaminlerin çoğunun ve K vitaminin sentezlenmesini sağlamakta, kalsiyum
ve magnezyum minerallerininde emilimini arttırmaktadır. Hem kalsiyum hem de
magnezyum mineralinin obezite ile ilişkisi düşünüldüğünde probiyotiklerin önemi
bir kat daha artmaktadır. Ayrıca kalsiyum alımının yüksek olduğu bireylerde
obezite ve insülin direncinin görülme oranı daha azdır.
Peki bu probiyotikler ürünler nelerde bulunur?
Günümüzde, probiyotikler doğal
besinlerde bulunabildiği gibi takviye olarak kapsül, tablet veya
damlalık gibi birçok formda karşımıza çıkmaktadır. Probiyotik doğal olarak
kefir, yoğurt, Lahana Turşusu, Tarhana, Ekşi mayalı
Ekmek, Boza, şalgam, Kimchi, Idli, Miso, Kambucha çayı, Pastörize
Edilmemiş Bazı Turşularda bulunmaktadır. Yapım aşamasında yoğun tuz kullanılan
turşu ve salamura gibi besinler sodyum içerikleri sebebiyle ölçülü
tüketilmelidirler. Kullanılan her probiyotik takviye ürünü aynı etkiye sahip
değildir. Bunun sebebi ürünlerin içeriğindeki probiyotik bakteri türü ve
ürününün kullanım formudur. Örneğin; bazı takviyelerde kullanılan kapsüller
kalın bağırsağınıza kadar dayanabilirken, bazıları mide asidine dayanamayıp,
kalın bağırsağına kadar ulaşamamaktır. Fakat son yapılan çalışmalarla, probiyotiklerin gıdalar
ile birlikte alındığında enzimatik bir ortamda ve yaklaşık 2.0-3.0 pH değerindeki bir midede 1-4 saat arasında canlılığını sürebildiği bilinmektedir. Ayrıca, fermente
besinler tüketecekseniz, bu besinlerin pastörize olmadıklarından emin olmalısınız çünkü pastörizasyon işlemi tüm bakterilerin ölümüne neden olmaktadır.
NOT: Her yoğurt sanılanın aksine probiyotik değildir bir gıdanın probiyotik olabilmesi için uygun canlı aktif kültürleri içermesi gereklidir aynı zamanda sindirim enzimlerinden etkilenmeden canlı olarak kalın bağırsağa kadar ulaşabilmesi gerekmektedir. Probiyotiklerin eklendiği yoğurtların raf ömürleri 3-6 hafta arasındadır, taze tüketilmesi önemlidir çünkü canlı mikroorganizma içeriği zamanla azalabilir.
PROBİYOTİK
KULLANIM ŞEKİLLERİ NELERDİR?
PROBİYOTİKLERİ DOĞRU ŞEKİLDE KULLANIYOR MUYUZ?
PROBİYOTİKLERİN HANGİ HASTALIKLARDA KULLANIMI BİLİMSEL ÇALIŞMALARLA
DESTEKLENİYOR?
Her bireyin bağırsak florasında belirli bir
sayıda probiyotik bakteriler bulunurken; günlük yaşantımızda kullandığımız
antibiyotikler, dengesiz beslenmek, aşırı alkol tüketmek, geçirdiğimiz
hastalıklar ve ameliyatlar hatta gün içerisindeki stresli anlarımız bile
bağırsak floramızdaki bakterilerin sayısında azalmaya sebep olmaktadır. Durum
öyle olunca, günlük yaşantımızda probiyotik ürün takviyesi kullanımına
gereksinim doğmaktadır.
Peki probiyotiklerin vücudumuza sağladıkları
nelerdir?
Probiyotik bakterilerin vücudun
bağılıklık sistemini güçlendirdiği, kilo verimine yardımcı olduğu, diyabeti
önlediği, insulin direncini düşürdüğü, sosyal anksiyeteyi azalttığı, kanser riskini
azalttığı hatta alerjiler üzerine bile etkisi olduğu yapılan araştırmalarla
ortaya konmuştur. Bunların yanında probiyotikler, folik asit, B
grubu vitaminlerin çoğunun ve K vitaminin sentezlenmesini sağlamakta, kalsiyum
ve magnezyum minerallerininde emilimini arttırmaktadır. Hem kalsiyum hem de
magnezyum mineralinin obezite ile ilişkisi düşünüldüğünde probiyotiklerin önemi
bir kat daha artmaktadır. Ayrıca kalsiyum alımının yüksek olduğu bireylerde
obezite ve insülin direncinin görülme oranı daha azdır.
Peki bu probiyotikler ürünler nelerde bulunur?
Günümüzde, probiyotikler doğal
besinlerde bulunabildiği gibi takviye olarak kapsül, tablet veya
damlalık gibi birçok formda karşımıza çıkmaktadır. Probiyotik doğal olarak
kefir, yoğurt, Lahana Turşusu, Tarhana, Ekşi mayalı
Ekmek, Boza, şalgam, Kimchi, Idli, Miso, Kambucha çayı, Pastörize
Edilmemiş Bazı Turşularda bulunmaktadır. Yapım aşamasında yoğun tuz kullanılan
turşu ve salamura gibi besinler sodyum içerikleri sebebiyle ölçülü
tüketilmelidirler. Kullanılan her probiyotik takviye ürünü aynı etkiye sahip
değildir. Bunun sebebi ürünlerin içeriğindeki probiyotik bakteri türü ve
ürününün kullanım formudur. Örneğin; bazı takviyelerde kullanılan kapsüller
kalın bağırsağınıza kadar dayanabilirken, bazıları mide asidine dayanamayıp,
kalın bağırsağına kadar ulaşamamaktır. Fakat son yapılan çalışmalarla, probiyotiklerin gıdalar
ile birlikte alındığında enzimatik bir ortamda ve yaklaşık 2.0-3.0 pH değerindeki bir midede 1-4 saat arasında canlılığını sürebildiği bilinmektedir. Ayrıca, fermente
besinler tüketecekseniz, bu besinlerin pastörize olmadıklarından emin olmalısınız çünkü pastörizasyon işlemi tüm bakterilerin ölümüne neden olmaktadır.
NOT: Her yoğurt sanılanın aksine probiyotik değildir bir gıdanın probiyotik olabilmesi için uygun canlı aktif kültürleri içermesi gereklidir aynı zamanda sindirim enzimlerinden etkilenmeden canlı olarak kalın bağırsağa kadar ulaşabilmesi gerekmektedir. Probiyotiklerin eklendiği yoğurtların raf ömürleri 3-6 hafta arasındadır, taze tüketilmesi önemlidir çünkü canlı mikroorganizma içeriği zamanla azalabilir.
‘’ Vegan beslenmeyi seçen bireyler için
probiyotik bakterilerden zengin hindistan cevizi sütünden yapılmış kefir ve
soyadan elde edilen içecekleri ya da yoğurdu meyvelerle tüketilebilirsiniz.
Bunların yanı sıra; Kombucha, kombu çayı, hindistan cevizi sütüyle
mayaladığınız kefiri içeren bir içecekte sizin için güzel bir alternatif
olabilir. ’’
Peki probiyotik takviyesi alırken dikkat
etmemiz gereken hususlar nelerdir?
Öncelikle, almayı düşndüğünüz probiyotik ürünün
GMP ve FDA sertifikasının olmasına önem vermelisiniz. Bunların yanı sıra,
kullandığınız probiyotik ürünün olumlu sonuçlarını görebilmeniz için CFU
(koloni oluşum birimi) sayısının yüksek olmasına dikkat etmelisiniz .
Kullanıcağınız ürünün 1 gramında en az 107 CFU probiyotik
bakteri bulunması gerekmekte ve günlük 100 g’dan fazla tüketilmesi
önerilmektedir. Probiyotik ürünlerde genellikle en az 106 CFU
bulunmakta hatta bu değer bazı ürünlerde1012 CFU’ya kadar
çıkabilmekte bu yüzden alıcağınız ürünün CFU değerine bakmayı unutmamalısınız.
Peki probiyotik takviyesi ne kadar süre ve ne
zaman kullanılmalıdır?
Probiyotik takviye ürünlerinin kullanım
zamanıyla alakalı kesin bir yargı olmamasına rağmen genellikle bakterilere ve
mayalara bağırsakta yaşama şansı vermesinden kaynaklı mide asidinin en az
olduğu zamanlarda kullanılması önerilmektedir. Buna bağlı olarak, probiyotik
takviyesi almak için en iyi zamanın yatmadan önce veya sabah kalktığımızda
olduğu, yemek saatlerinde kullanımını önermediğimizi söyleyebiliriz. Probiyotik
takviyesini yatmadan önce almayı tercih ediyorsanız, yemeğinizle yatma saatiniz
arasında birkaç saat olması tavsiye edilmektedir. Ya da sabahları
probiyotik almayı tercih ediyorsanız, kullanımının kahvaltı yapmadan birkaç saat
önce olması tavsiye edilmektedir. Eğer gün içerisinde almayı tercih ediyorsanız
yemek yedikten sonra probiyotik takviyesi almak için birkaç saat beklemelisiniz.
Herkes probiyotik kullanabilir mi?
©
Kemoterapi tedavisi
gören bazı hastalar,
©
İmmün sistem
baskılayıcı ilaç kullanan bireyler,
©
Hasta preterm bebekler
veya intravenöz kateteri olanlar,
©
Transplantasyon
hastaları takviye kullanmadan önce danışmalıdır.
Sağlıklı bireylerin çoğunda probiyotik
kullanımı sonucunda yan etki görülmez ancak bazı insanlarda gaz, şişkinlik,
hafif mide rahatsızlığı veya ishal görülebilmektedir. Böyle durumlarda ürünün
dozunun azaltılması veya gün içinde bölüştürerek alınması önerilir ancak her
ihtimale karşı bir hekime yada diyetisyene danışılmalıdır.
Probiyotiklerle alakalı dünden bugüne yapılan
araştırmaları incelediğimizde;
Obeziteyle ilgili;
© Yapılan araştırmalar,
bağırsak florasının bazı hormonların salgılanmasında önemli olduğu ve bağırsak
flora denge bozukluğu olan bireylerde buna bağlı obezite gözlemlenmiştir. Kanada’da yapılan
bir araştırma, bazı probiyotiklerin kadınlarda sadece kilo vermede değil, kilo
alımından uzak durmada da etkili olduğu ortaya konmuştur.
©
Basit şeker ve yüksek
yağ oranıyla beslenmenin hem obeziteye hemde zararlı mikroorganizmaların
artmasına neden olduğu bilinmektedir. Buna bağlı olarak bireylerin
bağırsaklarında artan zararlı mikroorganizmaların tüketilen besinlerden normalden daha fazla
kalori emilimine neden olduğu ve dışkıyla besin atımının normalden daha az
olduğu belirlenmiştir. Ayrıca obez bireylerin bağırsaklarındaki probiyotiklerin
sayısının normal kilolu bireylere göre daha az olduğu görülmüştür. Bu durumun
ise kilo verildikçe iyileştiği belirlenmiştir. Bunlara ek olarak, düşük
karbonhidratlı ve düşük lifli beslenmenin ise bağırsak duvarında hasara neden
olmakta bu durumda zararlı bakteri bağırsak florasına saldırısına neden
olmaktadır.
©
Çin Taizhou Hastanesi
Kardiyoloji Bölümü uzmanları, 2000’e yakın sağlıklı bireyin probiyotik
tüketiminin Vücut Kitle İndeksinin (VKİ) azaltılmasında ve kilo vermede etkili
olduğunu açıklamışlardır. Ayrıca, birçok probiyotik türünü 8 hafta süreyle
kullananlarda klinik açıdan anlamlı kilo kayıpları yaşandığı gözlenmiştir.
©
Probiyotik yoğurt
tüketen bireylerin, düz yoğurt tüketen bireylere göre daha fazla vücut
yağlarından verebildiklerini ve verilen yağların çoğunun göbek bölgesinden
olduğu ortaya konmuştur.
©
Yüksek proteinle
beslendirilen 12 obez erkek bireyin 4 haftanın sonunda bağırsak geçirgenliğinin
azaldığı, geçirgenlikten sorumlu protein- aktivasyonun ise arttığı görülmüştür.
Diyabetle ilgili;
©
Florida Üniversitesi
araştırmacıları, probiyotiklerin Tip 1 diyabetin başlamasını engellediğini veya
insulin duyarlılığını arttırarak erteleyebileceğini savunmaktadır.
©
Polikistik over
sendromu teşhisi almış 60 kadın üzerinde yapılan 12 haftalık bir çalışmada,
probiyotik takviyesi kullanan kadınların kilosunda belirgin bir azalma
gözlendiği, aynı zamanda açlık kan şekeri, serum insülin konsantrasyonu,
HOMA-IR ve serum trigliserid seviyelerinin de belirgin bir şekilde düştüğü
açıklanmıştır.
Gebelerle ilgili;
©
Erken doğumların %30 –
50’sinin gebe bireylerdeki enfeksiyonlardan kaynaklandığı düşünülmektedir.
Enfeksiyonlar sonucunda vajinada üreyen hastalık yapıcı bakterilerin sayısı
artmakta bu durumunda erken doğuma neden olduğu bilinmektedir. Eğer
probiyotikler, yeterli miktarda alınırsa hastalık yapıcı bakterilerle yer
değiştirerek erken doğumu engelleyebileceği düşünülmektedir. Norveç’teki gebe
bireylerin alışkanlığı üzerine yapılan bir çalışmada, probiyotikli süt ve süt
ürünleri tüketenlerde erken doğum oranları istatiksel olarak daha az olduğu
saptanmıştır.
©
2011 yılında yayınlanan
bir çalışmada, 33.399 Norveçli kadınlardan probiyotik süt ürünü tüketenlerinde,
preeklampsi olasılığını belirgin oranda düşük bulunmuştur. Ayrıca, günlük veya
haftalık probiyotik süt ürünleri tüketenlerde bu oranın daha da düşük olduğu
gözlemlenmiştir.
©
2014 de yayımlanan 256
kadını içeren bir çalışmada, probiyotik kullanan kadınlarda gestasyonel
diyabete yakalanma oranı belirgin anlamda düşük bulunmuştur.
Diğer araştırmalar;
©
45.241 bireyle yapılan
bir çalışma sonucunda, probiyotik yoğurt tüketiminin kolorektal kanser
riskinde önemli bir azalmayı sağladığı belirtilmiştir.
©
Psikiyatri Araştırma
Dergisinde yayınlanan bir çalışmada, probiyotiklerin sosyal anksiyetenin
azaltılmasına yardımcı olduğu açıklanmıştır. William and Mary Koleji’nindeki
700 psikoloji sınıfı öğrenciyle yapılan araştırmada, probiyotik ürün
tüketenlerin sosyal anksiyete ve diğer duygu durumu bozukluklarına sahip olma
olasılığının daha az olduğu saptanmıştır.
©
Yapılan araştırmalar,
antibiyotik kullanımının bağırsaktaki probiyotik bakterilerin sayısında
belirgin azalmalara, bazı bakteri türlerinde değişimler olduğu ve bu durum
sonrasında bağırsak florasının yeniden düzenlenmesi için haftalar gerektiğini
açıklamıştır. Özellikle çocuk ve adölesan dönemde alınan antibiyotiklerin böyle
etkileri olduğu düşünülmektedir. Bu yüzden antibiyotik kullanımı sırasından ve
sonrasında probiyotik açıdan zengin beslenilmeli ve takviyelerle oluşan
probiyotik açığı kapatılması gerektiği önerilmektedir.
©
Son araştırmalara göre,
bağırsaktaki probiyotik bakterilerin alerjik semptomları azaltamaya yardımcı
olabileceğini savunulmaktadır ancak bu konudaki araştırmalar halen devam
etmektedir.
Tüm bu potansiyel faydaları göz önünde
bulundurunca; sürekli olarak tüketemiyorsak bile en azından her yıl belirli
dönemlerde, birkaç haftalık düzenli probiyotik gıda tüketimi sağlığı çok olumlu
yönde etkileyecektir.
Dyt. Pelin Şahin
Öncelikle, almayı düşndüğünüz probiyotik ürünün
GMP ve FDA sertifikasının olmasına önem vermelisiniz. Bunların yanı sıra,
kullandığınız probiyotik ürünün olumlu sonuçlarını görebilmeniz için CFU
(koloni oluşum birimi) sayısının yüksek olmasına dikkat etmelisiniz .
Kullanıcağınız ürünün 1 gramında en az 107 CFU probiyotik
bakteri bulunması gerekmekte ve günlük 100 g’dan fazla tüketilmesi
önerilmektedir. Probiyotik ürünlerde genellikle en az 106 CFU
bulunmakta hatta bu değer bazı ürünlerde1012 CFU’ya kadar
çıkabilmekte bu yüzden alıcağınız ürünün CFU değerine bakmayı unutmamalısınız.
Peki probiyotik takviyesi ne kadar süre ve ne
zaman kullanılmalıdır?
Probiyotik takviye ürünlerinin kullanım
zamanıyla alakalı kesin bir yargı olmamasına rağmen genellikle bakterilere ve
mayalara bağırsakta yaşama şansı vermesinden kaynaklı mide asidinin en az
olduğu zamanlarda kullanılması önerilmektedir. Buna bağlı olarak, probiyotik
takviyesi almak için en iyi zamanın yatmadan önce veya sabah kalktığımızda
olduğu, yemek saatlerinde kullanımını önermediğimizi söyleyebiliriz. Probiyotik
takviyesini yatmadan önce almayı tercih ediyorsanız, yemeğinizle yatma saatiniz
arasında birkaç saat olması tavsiye edilmektedir. Ya da sabahları
probiyotik almayı tercih ediyorsanız, kullanımının kahvaltı yapmadan birkaç saat
önce olması tavsiye edilmektedir. Eğer gün içerisinde almayı tercih ediyorsanız
yemek yedikten sonra probiyotik takviyesi almak için birkaç saat beklemelisiniz.
Herkes probiyotik kullanabilir mi?
©
Kemoterapi tedavisi
gören bazı hastalar,
©
İmmün sistem
baskılayıcı ilaç kullanan bireyler,
©
Hasta preterm bebekler
veya intravenöz kateteri olanlar,
©
Transplantasyon
hastaları takviye kullanmadan önce danışmalıdır.
Sağlıklı bireylerin çoğunda probiyotik
kullanımı sonucunda yan etki görülmez ancak bazı insanlarda gaz, şişkinlik,
hafif mide rahatsızlığı veya ishal görülebilmektedir. Böyle durumlarda ürünün
dozunun azaltılması veya gün içinde bölüştürerek alınması önerilir ancak her
ihtimale karşı bir hekime yada diyetisyene danışılmalıdır.
Obeziteyle ilgili;
© Yapılan araştırmalar,
bağırsak florasının bazı hormonların salgılanmasında önemli olduğu ve bağırsak
flora denge bozukluğu olan bireylerde buna bağlı obezite gözlemlenmiştir. Kanada’da yapılan
bir araştırma, bazı probiyotiklerin kadınlarda sadece kilo vermede değil, kilo
alımından uzak durmada da etkili olduğu ortaya konmuştur.
©
Basit şeker ve yüksek
yağ oranıyla beslenmenin hem obeziteye hemde zararlı mikroorganizmaların
artmasına neden olduğu bilinmektedir. Buna bağlı olarak bireylerin
bağırsaklarında artan zararlı mikroorganizmaların tüketilen besinlerden normalden daha fazla
kalori emilimine neden olduğu ve dışkıyla besin atımının normalden daha az
olduğu belirlenmiştir. Ayrıca obez bireylerin bağırsaklarındaki probiyotiklerin
sayısının normal kilolu bireylere göre daha az olduğu görülmüştür. Bu durumun
ise kilo verildikçe iyileştiği belirlenmiştir. Bunlara ek olarak, düşük
karbonhidratlı ve düşük lifli beslenmenin ise bağırsak duvarında hasara neden
olmakta bu durumda zararlı bakteri bağırsak florasına saldırısına neden
olmaktadır.
©
Çin Taizhou Hastanesi
Kardiyoloji Bölümü uzmanları, 2000’e yakın sağlıklı bireyin probiyotik
tüketiminin Vücut Kitle İndeksinin (VKİ) azaltılmasında ve kilo vermede etkili
olduğunu açıklamışlardır. Ayrıca, birçok probiyotik türünü 8 hafta süreyle
kullananlarda klinik açıdan anlamlı kilo kayıpları yaşandığı gözlenmiştir.
©
Probiyotik yoğurt
tüketen bireylerin, düz yoğurt tüketen bireylere göre daha fazla vücut
yağlarından verebildiklerini ve verilen yağların çoğunun göbek bölgesinden
olduğu ortaya konmuştur.
©
Yüksek proteinle
beslendirilen 12 obez erkek bireyin 4 haftanın sonunda bağırsak geçirgenliğinin
azaldığı, geçirgenlikten sorumlu protein- aktivasyonun ise arttığı görülmüştür.
Diyabetle ilgili;
©
Florida Üniversitesi
araştırmacıları, probiyotiklerin Tip 1 diyabetin başlamasını engellediğini veya
insulin duyarlılığını arttırarak erteleyebileceğini savunmaktadır.
©
Polikistik over
sendromu teşhisi almış 60 kadın üzerinde yapılan 12 haftalık bir çalışmada,
probiyotik takviyesi kullanan kadınların kilosunda belirgin bir azalma
gözlendiği, aynı zamanda açlık kan şekeri, serum insülin konsantrasyonu,
HOMA-IR ve serum trigliserid seviyelerinin de belirgin bir şekilde düştüğü
açıklanmıştır.
Gebelerle ilgili;
©
Erken doğumların %30 –
50’sinin gebe bireylerdeki enfeksiyonlardan kaynaklandığı düşünülmektedir.
Enfeksiyonlar sonucunda vajinada üreyen hastalık yapıcı bakterilerin sayısı
artmakta bu durumunda erken doğuma neden olduğu bilinmektedir. Eğer
probiyotikler, yeterli miktarda alınırsa hastalık yapıcı bakterilerle yer
değiştirerek erken doğumu engelleyebileceği düşünülmektedir. Norveç’teki gebe
bireylerin alışkanlığı üzerine yapılan bir çalışmada, probiyotikli süt ve süt
ürünleri tüketenlerde erken doğum oranları istatiksel olarak daha az olduğu
saptanmıştır.
©
2011 yılında yayınlanan
bir çalışmada, 33.399 Norveçli kadınlardan probiyotik süt ürünü tüketenlerinde,
preeklampsi olasılığını belirgin oranda düşük bulunmuştur. Ayrıca, günlük veya
haftalık probiyotik süt ürünleri tüketenlerde bu oranın daha da düşük olduğu
gözlemlenmiştir.
©
2014 de yayımlanan 256
kadını içeren bir çalışmada, probiyotik kullanan kadınlarda gestasyonel
diyabete yakalanma oranı belirgin anlamda düşük bulunmuştur.
Diğer araştırmalar;
©
45.241 bireyle yapılan
bir çalışma sonucunda, probiyotik yoğurt tüketiminin kolorektal kanser
riskinde önemli bir azalmayı sağladığı belirtilmiştir.
©
Psikiyatri Araştırma
Dergisinde yayınlanan bir çalışmada, probiyotiklerin sosyal anksiyetenin
azaltılmasına yardımcı olduğu açıklanmıştır. William and Mary Koleji’nindeki
700 psikoloji sınıfı öğrenciyle yapılan araştırmada, probiyotik ürün
tüketenlerin sosyal anksiyete ve diğer duygu durumu bozukluklarına sahip olma
olasılığının daha az olduğu saptanmıştır.
©
Yapılan araştırmalar,
antibiyotik kullanımının bağırsaktaki probiyotik bakterilerin sayısında
belirgin azalmalara, bazı bakteri türlerinde değişimler olduğu ve bu durum
sonrasında bağırsak florasının yeniden düzenlenmesi için haftalar gerektiğini
açıklamıştır. Özellikle çocuk ve adölesan dönemde alınan antibiyotiklerin böyle
etkileri olduğu düşünülmektedir. Bu yüzden antibiyotik kullanımı sırasından ve
sonrasında probiyotik açıdan zengin beslenilmeli ve takviyelerle oluşan
probiyotik açığı kapatılması gerektiği önerilmektedir.
©
Son araştırmalara göre,
bağırsaktaki probiyotik bakterilerin alerjik semptomları azaltamaya yardımcı
olabileceğini savunulmaktadır ancak bu konudaki araştırmalar halen devam
etmektedir.
Tüm bu potansiyel faydaları göz önünde
bulundurunca; sürekli olarak tüketemiyorsak bile en azından her yıl belirli
dönemlerde, birkaç haftalık düzenli probiyotik gıda tüketimi sağlığı çok olumlu
yönde etkileyecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder