PROBİYOTİK KULLANIMIYLA İLGİLİ EN GÜNCEL ÖNERİLER



PROBİYOTİK KULLANIM ŞEKİLLERİ NELERDİR? 


PROBİYOTİKLERİ DOĞRU ŞEKİLDE KULLANIYOR MUYUZ?
 


PROBİYOTİKLERİN HANGİ HASTALIKLARDA KULLANIMI BİLİMSEL ÇALIŞMALARLA DESTEKLENİYOR?



Her bireyin bağırsak florasında belirli bir sayıda probiyotik bakteriler bulunurken; günlük yaşantımızda kullandığımız antibiyotikler, dengesiz beslenmek, aşırı alkol tüketmek, geçirdiğimiz hastalıklar ve ameliyatlar hatta gün içerisindeki stresli anlarımız bile bağırsak floramızdaki bakterilerin sayısında azalmaya sebep olmaktadır. Durum öyle olunca, günlük yaşantımızda probiyotik ürün takviyesi kullanımına gereksinim doğmaktadır.

Peki probiyotiklerin vücudumuza sağladıkları nelerdir? 
Probiyotik bakterilerin  vücudun bağılıklık sistemini güçlendirdiği, kilo verimine yardımcı olduğu, diyabeti önlediği, insulin direncini düşürdüğü, sosyal anksiyeteyi azalttığı, kanser riskini azalttığı hatta alerjiler üzerine bile etkisi olduğu yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. Bunların yanında probiyotikler,  folik asit, B grubu vitaminlerin çoğunun ve K vitaminin sentezlenmesini sağlamakta, kalsiyum ve magnezyum minerallerininde emilimini arttırmaktadır. Hem kalsiyum hem de magnezyum mineralinin obezite ile ilişkisi düşünüldüğünde probiyotiklerin önemi bir kat daha artmaktadır. Ayrıca kalsiyum alımının yüksek olduğu bireylerde obezite ve insülin direncinin görülme oranı daha azdır.

Peki bu probiyotikler ürünler nelerde bulunur? 
Günümüzde, probiyotikler doğal besinlerde  bulunabildiği gibi takviye olarak kapsül, tablet veya damlalık gibi birçok formda karşımıza çıkmaktadır. Probiyotik doğal olarak kefir, yoğurt, Lahana Turşusu, Tarhana,  Ekşi mayalı Ekmek,  Boza, şalgam, Kimchi, Idli, Miso, Kambucha çayı, Pastörize Edilmemiş Bazı Turşularda bulunmaktadır. Yapım aşamasında yoğun tuz kullanılan turşu ve salamura gibi besinler sodyum içerikleri sebebiyle ölçülü tüketilmelidirler. Kullanılan her probiyotik takviye ürünü aynı etkiye sahip değildir. Bunun sebebi ürünlerin içeriğindeki probiyotik bakteri türü ve ürününün kullanım formudur. Örneğin; bazı takviyelerde kullanılan kapsüller kalın bağırsağınıza kadar dayanabilirken, bazıları mide asidine dayanamayıp, kalın bağırsağına kadar ulaşamamaktır. Fakat son yapılan çalışmalarla, probiyotiklerin gıdalar ile birlikte alındığında enzimatik bir ortamda ve yaklaşık 2.0-3.0 pH değerindeki bir midede 1-4 saat arasında canlılığını sürebildiği bilinmektedir. Ayrıca, fermente besinler tüketecekseniz, bu besinlerin pastörize olmadıklarından emin olmalısınız çünkü pastörizasyon işlemi tüm bakterilerin ölümüne neden olmaktadır. 

NOT: Her yoğurt sanılanın aksine probiyotik değildir bir gıdanın probiyotik olabilmesi için uygun canlı aktif kültürleri içermesi gereklidir aynı zamanda sindirim enzimlerinden etkilenmeden canlı olarak kalın bağırsağa kadar ulaşabilmesi gerekmektedir. Probiyotiklerin eklendiği yoğurtların raf ömürleri 3-6 hafta arasındadır, taze tüketilmesi önemlidir çünkü canlı mikroorganizma içeriği zamanla azalabilir.                                                                                               


‘’ Vegan beslenmeyi seçen bireyler için probiyotik bakterilerden zengin hindistan cevizi sütünden yapılmış kefir ve soyadan elde edilen içecekleri ya da yoğurdu meyvelerle tüketilebilirsiniz. Bunların yanı sıra; Kombucha, kombu çayı, hindistan cevizi sütüyle mayaladığınız kefiri içeren bir içecekte sizin için güzel bir alternatif olabilir.’’

         Peki probiyotik takviyesi alırken dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir?

Öncelikle, almayı düşndüğünüz probiyotik ürünün GMP ve FDA sertifikasının olmasına önem vermelisiniz. Bunların yanı sıra, kullandığınız probiyotik ürünün olumlu sonuçlarını görebilmeniz için CFU (koloni oluşum birimi) sayısının yüksek olmasına dikkat etmelisiniz . Kullanıcağınız ürünün 1 gramında en az 107 CFU probiyotik bakteri bulunması gerekmekte ve günlük 100 g’dan fazla tüketilmesi önerilmektedir. Probiyotik ürünlerde genellikle en az 106 CFU bulunmakta hatta bu değer bazı ürünlerde1012 CFU’ya kadar çıkabilmekte bu yüzden alıcağınız ürünün CFU değerine bakmayı unutmamalısınız.

Peki probiyotik takviyesi ne kadar süre ve ne zaman kullanılmalıdır? 
Probiyotik takviye ürünlerinin kullanım zamanıyla alakalı kesin bir yargı olmamasına rağmen genellikle bakterilere ve mayalara bağırsakta yaşama şansı vermesinden kaynaklı mide asidinin en az olduğu zamanlarda kullanılması önerilmektedir. Buna bağlı olarak, probiyotik takviyesi almak için en iyi zamanın yatmadan önce veya sabah kalktığımızda olduğu, yemek saatlerinde kullanımını önermediğimizi söyleyebiliriz. Probiyotik takviyesini yatmadan önce almayı tercih ediyorsanız, yemeğinizle yatma saatiniz arasında birkaç saat olması tavsiye edilmektedir.  Ya da sabahları probiyotik almayı tercih ediyorsanız, kullanımının kahvaltı yapmadan birkaç saat önce olması tavsiye edilmektedir. Eğer gün içerisinde almayı tercih ediyorsanız yemek yedikten sonra probiyotik takviyesi almak için birkaç saat beklemelisiniz.

Herkes probiyotik kullanabilir mi?
©       Kemoterapi tedavisi gören bazı hastalar,
©       İmmün sistem baskılayıcı ilaç kullanan bireyler,
©       Hasta preterm bebekler veya intravenöz kateteri olanlar,
©       Transplantasyon hastaları takviye kullanmadan önce danışmalıdır. 
Sağlıklı bireylerin çoğunda probiyotik kullanımı sonucunda yan etki görülmez ancak bazı insanlarda gaz, şişkinlik, hafif mide rahatsızlığı veya ishal görülebilmektedir. Böyle durumlarda ürünün dozunun azaltılması veya gün içinde bölüştürerek alınması önerilir ancak her ihtimale karşı bir hekime yada diyetisyene danışılmalıdır.




         Probiyotiklerle alakalı dünden bugüne yapılan araştırmaları incelediğimizde;
Obeziteyle ilgili; 
©    Yapılan araştırmalar, bağırsak florasının bazı hormonların salgılanmasında önemli olduğu ve bağırsak flora denge bozukluğu olan bireylerde buna bağlı  obezite gözlemlenmiştir. Kanada’da yapılan bir araştırma, bazı probiyotiklerin kadınlarda sadece kilo vermede değil, kilo alımından uzak durmada da etkili olduğu ortaya konmuştur.
©       Basit şeker ve yüksek yağ oranıyla beslenmenin hem obeziteye hemde zararlı mikroorganizmaların artmasına neden olduğu bilinmektedir. Buna bağlı olarak bireylerin bağırsaklarında artan zararlı mikroorganizmaların  tüketilen besinlerden normalden daha fazla kalori emilimine neden olduğu ve dışkıyla besin atımının normalden daha az olduğu belirlenmiştir. Ayrıca obez bireylerin bağırsaklarındaki probiyotiklerin sayısının normal kilolu bireylere göre daha az olduğu görülmüştür. Bu durumun ise kilo verildikçe iyileştiği belirlenmiştir. Bunlara ek olarak, düşük karbonhidratlı ve düşük lifli beslenmenin ise bağırsak duvarında hasara neden olmakta bu durumda zararlı bakteri bağırsak florasına saldırısına neden olmaktadır.
©       Çin Taizhou Hastanesi Kardiyoloji Bölümü uzmanları, 2000’e yakın sağlıklı bireyin probiyotik tüketiminin Vücut Kitle İndeksinin (VKİ) azaltılmasında ve kilo vermede etkili olduğunu açıklamışlardır. Ayrıca, birçok probiyotik türünü 8 hafta süreyle kullananlarda klinik açıdan anlamlı kilo kayıpları yaşandığı gözlenmiştir.
©       Probiyotik yoğurt tüketen bireylerin, düz yoğurt tüketen bireylere göre daha fazla vücut yağlarından verebildiklerini ve verilen yağların çoğunun göbek bölgesinden olduğu ortaya konmuştur.
©       Yüksek proteinle beslendirilen 12 obez erkek bireyin 4 haftanın sonunda bağırsak geçirgenliğinin azaldığı, geçirgenlikten sorumlu protein- aktivasyonun ise arttığı görülmüştür.

Diyabetle ilgili;
©       Florida Üniversitesi araştırmacıları, probiyotiklerin Tip 1 diyabetin başlamasını engellediğini veya insulin duyarlılığını arttırarak erteleyebileceğini savunmaktadır.
©       Polikistik over sendromu teşhisi almış 60 kadın üzerinde yapılan 12 haftalık bir çalışmada, probiyotik takviyesi kullanan kadınların kilosunda belirgin bir azalma gözlendiği, aynı zamanda açlık kan şekeri, serum insülin konsantrasyonu, HOMA-IR ve serum trigliserid seviyelerinin de belirgin bir şekilde düştüğü açıklanmıştır.

Gebelerle ilgili; 
©       Erken doğumların %30 – 50’sinin gebe bireylerdeki enfeksiyonlardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Enfeksiyonlar sonucunda vajinada üreyen hastalık yapıcı bakterilerin sayısı artmakta bu durumunda erken doğuma neden olduğu bilinmektedir. Eğer probiyotikler, yeterli miktarda alınırsa hastalık yapıcı bakterilerle yer değiştirerek erken doğumu engelleyebileceği düşünülmektedir. Norveç’teki gebe bireylerin alışkanlığı üzerine yapılan bir çalışmada, probiyotikli süt ve süt ürünleri tüketenlerde erken doğum oranları istatiksel olarak daha az olduğu saptanmıştır.
©       2011 yılında yayınlanan bir çalışmada, 33.399 Norveçli kadınlardan probiyotik süt ürünü tüketenlerinde, preeklampsi olasılığını belirgin oranda düşük bulunmuştur. Ayrıca, günlük veya haftalık probiyotik süt ürünleri tüketenlerde bu oranın daha da düşük olduğu gözlemlenmiştir.
©       2014 de yayımlanan 256 kadını içeren bir çalışmada, probiyotik kullanan kadınlarda gestasyonel diyabete yakalanma oranı belirgin anlamda düşük bulunmuştur.

Diğer araştırmalar; 
©       45.241 bireyle yapılan bir çalışma sonucunda, probiyotik yoğurt tüketiminin kolorektal kanser riskinde önemli bir azalmayı sağladığı belirtilmiştir.
©       Psikiyatri Araştırma Dergisinde yayınlanan bir çalışmada, probiyotiklerin sosyal anksiyetenin azaltılmasına yardımcı olduğu açıklanmıştır. William and Mary Koleji’nindeki 700 psikoloji sınıfı öğrenciyle yapılan araştırmada, probiyotik ürün tüketenlerin sosyal anksiyete ve diğer duygu durumu bozukluklarına sahip olma olasılığının daha az olduğu saptanmıştır.
©       Yapılan araştırmalar, antibiyotik kullanımının bağırsaktaki probiyotik bakterilerin sayısında belirgin azalmalara, bazı bakteri türlerinde değişimler olduğu ve bu durum sonrasında bağırsak florasının yeniden düzenlenmesi için haftalar gerektiğini açıklamıştır. Özellikle çocuk ve adölesan dönemde alınan antibiyotiklerin böyle etkileri olduğu düşünülmektedir. Bu yüzden antibiyotik kullanımı sırasından ve sonrasında probiyotik açıdan zengin beslenilmeli ve takviyelerle oluşan probiyotik açığı kapatılması gerektiği önerilmektedir.
©       Son araştırmalara göre, bağırsaktaki probiyotik bakterilerin alerjik semptomları azaltamaya yardımcı olabileceğini savunulmaktadır ancak bu konudaki araştırmalar halen devam etmektedir.

Tüm bu potansiyel faydaları göz önünde bulundurunca; sürekli olarak tüketemiyorsak bile en azından her yıl belirli dönemlerde, birkaç haftalık düzenli probiyotik gıda tüketimi sağlığı çok olumlu yönde etkileyecektir.

                                                               Dyt. Pelin Şahin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

LİMON TÜKETİMİ ŞEKERİ YÜKSELTİR Mİ?

PROPOLİS

BİR ZEYTİN YAPRAĞI MUCİZESİ